VİTRAY birbirine bağlı kurşun bölmelere yerleştirilmiş renkli cam parçalarından oluşan saydam pencere süslemesi. Vitray, yarı saydam pencere bölmeleri olarak eskiçağda da bilinmekteydi; vitray ilk kez, cam yapımının çok eski olduğu Doğu Akdeniz’de kullanılmış ve oradan başka ülkelere yayılmıştır.
Arkeolojik kazılardan elde edilen bulgular, vitrayın 1. yüzyıldan beri kiliselerde kullanıldığını göstermektedir. Zamanla gelişen vitray tekniği, bu gelişmesini özellikle Bizans’a borçludur. Araplar da bu tekniği Bizanslılardan aldılar (7. yüzyıl). Daha sonraki yüzyıllarda vitray tekniği, özellikle Avrupa ülkelerinde çok büyük gelişmeler gösterdi.
Günümüzde vitray yapımında kullanılan yöntem şudur: Yapılacak olan vitrayın gerçek büyüklükteki bir örneği, teknik uzmanlar tarafından çizilerek boyanır. Bu örnek, cam ustasının modelidir. Usta bunun bir kopyasını çıkararak sert bir kağıda geçirir; bu kağıt saydam bir çerçeveye konulur ve ne kadar renk varsa o kadar parçaya kesilir. Bunlara mastarlar (kalibreler) denir.
Bu mastarlara göre camcı, örnekteki renklere uygun renkli camlardan düzgün parçalar keser ve bunları oluklu kurşun çubuklarla çerçeveler. Kesilmiş camlar iki çeşit olur: Bütünüyle kendinden renkli cam ve yerine göre kimi zaman bir yanı, kimi zaman da iki yanı sadece yüzeyden boyalı cam.
Bunlardan birincisi bütün renkler için kullanılır, ikinciler ise özellikle kırmızılar içindir. Camcının mastarlara uygun bir biçimde keserek hazırladığı ve geçici olarak kurşun bir çerçeveye yerleştirdiği bu camların üzerine, cam ressamı tarafından bir fırçayla örnekteki çizgiler aktarılır; bu işlem bitince, camlar kurşun çerçeveden çıkarılarak boyanın cama işlemesi için fırına verilir.
Daha sonra, fırından çıkarılan camlar, örneğe göre hazırlanan çerçeveye yerleştirilir ve kurşun çubukları birbirine lehimlenir. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de sanatçılar vitraya büyük bir ilgi göstermişler ve bu süsleme sanatında gerçekten de sanat değeri çok üstün eserler yaratmışlardır.