UZAY bütün sınırlı genişlikleri içine alan uçsuz bucaksız genişlik, sınırsız ortam. Uzay kavramı, öteden beri, özellikle felsefecilerin ele aldıktan ve açıklamaya çalıştıkları bir konudur. Düşünürler, bağlı oldukları felsefe akımlarına (ampirizm, idealizm vb.) göre değişik görüşler ileri sürmüşlerdir. Ancak uzay kavramı aynı zamanda bilim adamlarının da çok eskiden beri ilgilendikleri ve açıklamaya çalıştıkları bir araştırma konusudur.
Günümüzde bu konuda elde edilen bilimsel veriler, madde ve enerjiyle ilişkili olarak uzay ve zamanın bazı bilinmeyen özelliklerini ortaya koymuş (bağıllık kuramı vb.) ve düşünürler tarafından ileri sürülen “uzay modellerini” kökünden değiştirmiştir. Günümüzde “uzay” deyince, her şeyden önce, füzeleri, uyduları ve astronotları yolladığımız, yerküre dışında kalan boşluk akla gelmektedir; ayrıca çevremizi saran matematikleştirilmiş ortam (uzam) da uzay deyiminin kapsamına girmektedir. Böylece “geometrik uzay”, “vektörel uzay” ve “topolojik uzay” gibi kavramlar ortaya çıkmıştır.
Basit ve genel anlamda uzay; Güneş’i, gezegenleri ve onların uydularını, her biri ayrı bir güneş olan milyarlarca yıldızı, bu yıldızların kümeleşerek oluşturduğu bizim gökadamız Samanyolu gibi milyonlarca gökadayı (galaksiyi) kapsayan sınırsız bir ortamdır. Gezegenler, Güneş ve yıldızlar bu uçsuz bucaksız genişlik içinde birer küçük nokta gibidir.
Gök ya da gökyüzü, uzayın, yalnız bizim görebildiğimiz bölümüdür. Uzayı dolduran yıldızların, gökadaların ve çeşitli yıldız sistemlerinin kapsamış olduğu cansız varlıkların hepsine birden “evren” adı verilir. Bu göksel varlıkların yanı sıra uzayda çok seyreltik gaz ve toz parçacıkları da vardır; çok küçük, katı parçacıklardan oluşan yıldızlararası tozlar, yıldızlardan gelen ışınları etkilemekte ve kısa dalgalı ışınları soğurmaktadır.