TAKVİM zamanı yıllara, aylara ve günlere ayırma yöntemi. Daha dar anlamda bir yılın aylarını ve günlerini gösteren çizelge. Dünya’da yaşayanlar için üç çeşit doğal zaman birimi vardır: Gün, Yerin kendi çevresinde bir kez dönme süresidir; ay, gökteki Ay'ın Yer’in çevresinde bir kez dolanım süresidir (29,5306 gün); yıl, Yer’in Güneş çevresini bir kez dolanma süresidir (365, 2422 gün).
Birbirinden bağımsız üç olgunun sonucu olan bu üç birimin birbiriyle ilintisi öyle pek basit olmayıp, günü, ayı ve yılı birlikte kullanmak isteyen bir takvimin yapımı da öyle sanıldığı gibi kolay bir şey değildir. Bu nedenledir ki çeşitli uygarlıklarca değişik takvimler yapılmış ve kullanılmıştır. Örneğin mevsimlerin pek belirgin olmadığı bazı ülkelerde (Arabistan gibi) ay takvimi daha uygun göründü. Ancak bunda mevsimler şaşıyordu, mevsimlerin doğal olarak her yıl aynı zamana denk düşmesi için başka türlü takvime gerek vardı.
Sezar İskenderiyeli astronom Sosigenos’un (İÖ 1. yy) yardımı ile böyle bir takvim yaptı (Sezar’ın öz adından ötürü buna Jülyen takvimi denir. Bu takvimde bir yıl ortalama 365,25 gün sayılıp üç yılın her biri 365 gün olarak alınır, dördüncü yıl bütün küsürler birleştirilerek 366 gün kabul edilirdi (artık yıl). Bu takvimde de mevsimler her 400 yılda üç gün şaşar, yani geri kalır.
Bunu düzeltmek için Papa 13. Gregorius, bir bilginler kurulunun görüşünü alarak 1582 yılında, her 400 yıl için üç artık yıl ortadan kaldırdı, yani o yılları da 365 gün hesaplattı. Böylece bugün uygulanmakta olan takvim düzenlenmiş oldu. Bugünkü takvimde aynı sakıncayı önlemek için şöyle bir formül uygulanır.
00 ile biten yıllar dışında 4’le bölünebilen yıllar artık yıl olarak hesaplanır 00’la bitenlerden de 00’dan önceki sayının 4’le bölünebilirliği temel alındı.
Örneğin l600 ya da 2000 yılları artık yıl olabilir. Ancak 1700, 1800, 1900 yılları (17, 18, 19 dörde bölünemediği için) artık yıl sayılmaz. Bu takvime de Gregoryen takvimi denir (düzeltmeyi yapan papanın adından ötürü). Bütün dünyada uygulanan bu takvimde de mevsimlerde bir şaşma olur, ancak 3000 yılda bir gün. O da o kadar önemli değildir, o zaman geldiğinde bir artık yıl günü atılarak gerekli düzeltme kolayca yapılabilir.
Bir yıl on iki aya bölünmüştür (gökteki Ay da bir yılda dünyanın çevresinde on iki kez dolanır). Eskiden beri yerleşmiş bir alışkanlıkla bir ayı, yedişer günlük dört haftaya bölmek adet olmuştur. Gregoryen takvimin en büyük kusuru budur. Çünkü şubattan başka hiç bir ay tam dört hafta değildir. Ayların gün sayısı da farklıdır. Bazı aylar 30 gün, bazısı 31 gün, yalnız şubat 28 gün çeker. Böylece bu yüzden haftalar ve günler seneden seneye hep değişir. Her yılın, her ayın günü hep aynı kalsın diye evrensel bir takvim yapma girişimleri yok değildir, ancak binlerce yıldan beri gelen alışkanlıkları bırakmak da kolay değildir.
Dilimizde kullanılan ay ve gün adlarının hepsi Türkçe değildir. Günlerden salı İbraniceden, cuma Arapçadan, geri kalanların adı Farsçadan gelir. Aylardan çoğunun adı da Süryanicedir (şubat, mart, nisan, haziran, temmuz, eylül). Mayıs ve ağustos Latince, ekim, kasım, aralık, ocak ise Türkçedir.
Türkler İslam dinini kabul etmeden önce güneş yılına dayanan ve yılları, sayıyla değil de hayvan adlarıyla belirtilen bir takvim kullanırlardı (on iki hayvanlı takvim). İslamiyeti kabul ettikten sonra Arap ay takvimini (hicri takvim) aldılar. 1. Mahmud zamanında hicri takvimle birlikte Rumi takvim de kullanılmaya başladı. Gregoryen esasına dayalı bugünkü takvim 26 Aralık 1925 yılında kabul edildi. Böylece zaman ölçüsünde de batılı sisteme geçilmiş oldu.