SU yağmur ve kar şeklinde yağan, denizleri ve gölleri dolduran, oda sıcaklığında sıvı halde bulunan, renksiz, kokusuz ve tatsız madde. Eski insanların bir element sandıkları su bir hidrojen ve oksijen bileşiğidir (H2O). İngiliz kimyacısı Cavendish hidrojen yanarken su oluştuğunu gördü (1781); Carlisle ve Nicholson suyun elektrolitik analizini gerçekleştirdiler (1800); Gay-Lussac ve Humboldt odyometrik sentezini (1805) ve Dumas tartı sentezini yaptılar.
Renksiz ve saydam olan suyun daha başka özellikleri de vardır. Sıcaklığa göre geçirdiği yapısal değişiklik diğer maddelerinkine benzemez. 4 °C’de en yüksek yoğunluğa erişir ve bu haldeki 1 cm3’ü bir gram sayılır. Çok ısı farkı ile halden hale geçer. 0 °C’de (sıfır derece) donar, 100 °C’de kaynar, sıfırın üstündeki sıcaklıklarda buharlaşır. Katı, sıvı ve gaz halindeki pek çok maddeyi eritir.
Su buharı, havaya göre yoğunluğu 5/8 oranında olan renksiz bir gazdır. Katı su, yani buz altıgen billurlar halindedir ve sudan hafiftir (yoğunluğu 0.92).
Bileşenlerinin çok yüksek ısı vermesiyle oluşan su kararlı bir bileşiktir. Buharı ancak 1.300 derecede ayrışmaya başlar. Ancak suya düşkün elementlerce daha kolay çözülüp ayrıştırılır. Flüor ya klor suyun hidrojenini kaparak oksijenin açığa çıkmasını sağlar.
Fosfor, karbon, metallerin çoğu oksijenle birleşir ve oksijeni açığa çıkarır. Akkor halindeki kok üzerinden bir su buharı akımı geçirilirse, bir hidrojen ve karbon monoksit karışımı olan su gazı elde edilir. Daha başka yöntemlerle de su molekülü parçalanabilir. Zayıf asit ya da baz tuzlarıyla gerçekleşen bu olgu sonucunda su molekülü H ve OH grubuna ayrılır.
Canlılarda su. Canlıların gerek kütle, gerek hacim bakımından büyük bir bölümü sudur. Bunun bir bölümü organizma içinde dolaşır (kan, besisuyu), bir bölümü dolaşmaz (hücrelerarası lenf), bir bölümü proteinlere bağlıdır ve sıradan fiziksel etmenlerle onlardan ayrılması güçtür.
Ayrıca organizmadaki suyun yenilenme oranı değişiktir. Nemli toprakta, kuru havada büyümekte olan bitkilerde en yüksek (terleme-buharlaşma), hayvanlarda ve çöl bitkilerinde en azdır. Susuz yaşama girebilen organizmalar (likenler, karayosunları, tohumlar) dışında bütün canlılar susuz kalırlar, kururlarsa ölürler. Susuz yaşama girenler de suya kavuşur kavuşmaz canlanırlar.
İnsan vücudunun ağırlık bakımından 100’de 60-70’i sudur. Bunun l00’de 4.5’i kanda, 100’de 16’sı hücrelerarası sıvıda bulunur. Günlük su kaybı ise 2-2.5 litre dolayındadır. Bunun 800-1000 cm3’ü deri ve akciğer yoluyla, 1000-1500 cm3’ü idrar, 100 cm3’ü dışkı yoluyla dışarı atılır, Bu kayıplar doğrudan doğruya içilen ya da yemeklerle birlikte alınan su ile karşılanır.