Roma İmparatorluğu ne zaman kuruldu hangi millet Bizans aynı mı neden ikiye ayrıldı? tarihi hakkında bilgi

ROMA İMPARATORLUĞU eskiçağın en büyük devletlerinden biri (İÖ 753-İS 476). Roma kentinin (site-devlet) Latinler tarafından kurulmasıyla (İÖ 753) oluşmaya başlayan Roma Devleti, zamanla büyüyüp gelişerek bütün Akdeniz dünyasını ve Akdeniz ötesi bazı ülkeleri (İngiltere vb.) egemenliği altına alan büyük bir imparatorluğa dönüşmüştür. Roma Devleti, bu gelişim sürecinde üç değişik dönem yaşamıştır: Krallık, cumhuriyet ve imparatorluk dönemleri.

Krallık Dönemi (İÖ 753-510): Bu dönem, Roma Devleti’nin, Roma kentinde ve çevresinde, kuruluş dönemidir. Bu süre içinde yedi kral başa geçti, bunların ilk dördü Latinlerden, diğer üçü, Etrüsklerden idi. Etrüsk kralları, bataklıkları kurutarak yedi tepe üzerinde kurulmuş olan Roma’yı birleştirdiler ve çevresine surlar yaptılar. Krallık döneminde Roma halkı “patriciler”, “plebler” ve “köleler” olmak üzere üç sınıftan oluşmaktaydı.


Bütün yetkiler, ayrıcalıklı bir sınıf olan ve gerçek Romalı (yurttaş) sayılan patricilerin elindeydi. Devleti onlar yönetir, memurluk ve askerlik yaparlardı; hepsinin mülkü ve toprağı vardı; ortak bir ataya tapan büyük ve soylu ailelerden geliyorlardı. Plebler, sonradan Romaya gelip yerleşmiş olan kimselerdi; bunların hiç bir siyasal hakları yoktu ve patricilerle (yurttaşlar) evlenemezlerdi; genellikle tarım, ticaret ve sanatla uğraşırlardı. Bir mal gibi alınıp satılan köleler ise, patricilerin çeşitli işlerini (tarla, bahçe, ev vb.) yapmakla yükümlüydüler. Bu adaletsiz durum, Roma’da krallığın devrilmesi ve cumhuriyet yönetiminin kurulmasıyla sonuçlandı.


Cumhuriyet Dönemi (İÖ 510-27): Romalılar, krallığın yıkılmasından sonra, devlet başkanlığına “konsül” denilen iki yüksek memur seçtiler. Aynı haklara ve yetkilere sahip olan konsüller bir yıl süreyle seçilir, “Senatus”a (meclis) danışarak devlet işlerini yönetir ve savaşta ordulara komuta ederlerdi.


Ülkenin güvenliği tehlikeye düştüğü zaman, devlet başkanlığına “diktatör” denilen yüksek bir memur seçilirdi; iki konsülün tüm yetkilerini taşıyan bu diktatörün görev süresi altı ay idi. Cumhuriyetin ilk yılları patricilerle aynı haklara sahip olmak isteyen pleblerin patricilere karşı savaşımlarıyla geçti. Uzun süren çatışmalar sonunda, “Oniki Levha Kanunları” ile bu anlaşmazlık giderilmeye çalışıldı ve pleblere de memur, asker vb. olma hakları tanındı (İÖ 450).


Bu dönemde, ordunun geliştirilmesine önem verildi; yapılan savaşlar sonucunda Apenin Yarımadası’nın tümü ele geçirildi. Kartacalılarla yapılan Pön Savaşları (İÖ 264-146), Kartaca’nın Romalılar tarafından fethiyle sonuçlandı. Romalılar, daha sonra bütün Akdeniz ülkelerini ve Batı Avrupa’nın büyük bir bölümünü ele geçirdiler. Ancak bütün bu başarılara karşın, giderek büyüyen Roma Devleti’nde toplumsal bozukluklar baş göstermeye başladı; patriciler çok zengin oldular, plebler ile köylüler ise yoksul düştüler.


Bu nedenle ülkede iç karışıklıklar çıktı ve devlet dışarıdan da saldırılara uğradı. Bunun üzerine bazı konsüller ve komutanlar, devletin yönetimini ele geçirmeye çalıştılar. Bu kargaşalıklara son vermek ve Roma’yı Yunan tipinde bir monarşiye dönüştürmek isteyen Sezar, yönetimi ele geçirdi; ancak onun, cumhuriyeti yıkacağından kuşkuya düşen bazı soylular (Brutus, Cassius vb.) Senatus’da Sezar’ı öldürdüler (İÖ 44). Sezar’ın ölümü cumhuriyetin yıkılmasını önleyemedi.


İmparatorluk Dönemi (İÖ 27-İS 476): Sezar’ın öldürülmesinden sonra ülkede çıkan iç savaş sonucunda, cumhuriyet yanlıları yenildi ve Sezar’ın yeğeni Oktavianus, devletin yönetimini ele geçirdi. Roma’da barış ilan ederek iç ve dış savaşlara son veren Oktavianus, ülkede düzeni ve güveni sağladı; Senatus da bu hizmetlerine karşılık, onu imparator olarak tanıdı ve kendisine kutsal anlamına gelen “Augustus” adını verdi (İÖ 27).


Bu tarihten sonra Roma Devleti yıkılıncaya kadar imparatorlukla yönetildi. Ancak imparatorların birçoğu yeteneksiz ve değersiz kimselerdi. Bunların arasında Neron gibi acımasız ve kan dökücü olanları da vardı. İS 3. yüzyılda imparatorluk zayıflamaya başladı; devlet yönetimi bozuldu ve iç kargaşalıklar sürüp gitti; dış saldırılar ülkeyi güç durumlara düşürdü.


Bu ve benzeri nedenler, Hıristiyanlığın halk arasında yayılmasını kolaylaştırdı. Başlangıçta Roma imparatorları, Hıristiyanlara karşı çok acımasız davrandılarsa da daha sonra Hıristiyanlığı serbest bir din (İS 313) ve Roma’nın resmi dini (İS 381) olarak kabul etmek zorunda kaldılar. İS 4. yüzyılda, her bakımdan gücünü ve birliğini yitiren Roma İmparatorluğu, İmparator Teodosius tarafından iki oğlu arasında paylaştırıldı (İS 395): Doğu Roma (başkent İstanbul) ve Batı Roma (başkent Roma) imparatorlukları.


Kavimler göçü ve Hun saldırıları (İS 5. yüzyıl) nedeniyle giderek zayıflayan Batı Roma İmparatorluğu İS 476 yılında yıkıldı ve bu olay eskiçağın sonu, ortaçağın başlangıcı sayıldı. Roma İmparatorluğu ise bütün ortaçağ boyunca varlığını korudu ve 1453’te Osmanlı Devleti tarafından ortadan kaldırıldı.


Roma Uygarlığı: Romalılar, yeryüzünde gelmiş geçmiş en büyük uygarlıklardan birini kurdular. Bu uygarlık, günümüz uygarlığını etkileyen en önemli kaynaklardan biridir. Yönetim, hukuk, bayındırlık, konut yapımı, kültür, sanat vb. alanlarda gerçekten de çok büyük bir başarı göstererek örnek eserler yarattılar.


Özellikle hukuk alanında üstün bir ilerleme gösteren Romalılar, bu konuda (Roma hukuku), kendilerinden sonra gelen devletlere ve uluslara örnek oldular. Etrüsklerin ve Yunanlıların çoktanrılı dinlerini benimsemiş olan Romalılar, tanrıların onuruna törenler düzenleyip kurbanlar keserlerdi. Ayrıca tanrılar için gösterişli tapınaklar kurdular; Hıristiyanlığı benimsedikten sonra da görkemli dinsel yapılar yaptılar.


Güzel sanatların çeşitli dallarında ve özellikle mimarlıkta başarılı oldular. Etrüsklerden aldıkları kemer kubbeyi, Yunanlılardan aldıkları yapı teknik ve biçimleriyle kaynaştırarak büyük yapıtlar meydana getirdiler; sağlam yollar, köprüler, su kemerleri ve kanalları, tapınaklar, konutlar, saraylar, tiyatrolar, hamamlar vb. inşa ettiler. Üstün nitelikli bu eserlerin bir bölümü günümüze kadar ayakta kalmıştır. Türkiye’de (İstanbul, Ankara, Antalya vb.) Romalılardan kalma birçok eser vardır.