NİŞAN 1. İm, iz, belirti, damga: bir yere nişan koymak, bir hayvana nişan vurmak; 2. Ok, kurşun ya da gülle ile vurulmak istenen yer, hedef: nişan dikmek, nişana atmak, 3. Hedefe vurmak üzere silahın göz ve hedef doğrultusunu alması: nişan almak; 4. Evlilik öncesinde kararlaştırılan yavukluluk ve bunun için yapılan törenli sözleşme; 5. Bir önemli olayın anısı için dikilen küçük anıt nişan taşı; 6. Osmanlı döneminde ferman ve beratlara çekilen işaret, tuğrayı hümayun; 7. Gördükleri önemli hizmetlerden ötürü kişileri onurlandırmak için devletçe verilen madalya.
Nişan ve madalya çoğu zaman eşanlamda kullanılan iki kavramdı. Her nişan madalya değildir, ancak her madalya bir nişan sayılabilir. Çünkü madalyalar da genellikle bir hizmetin anısı ya da ödülü olarak verilir. Ama bir yarışmada kazananlara (kazanan insan olabileceği gibi kaliteli bir eşya, satılık bir meta da olabilir) verilene muhakkak madalya denir. Nişanlarsa hep bir hizmet ve onur ödülüdür. Bununla birlikte askeri nişanlara genellikle madalya adı verilir.
Türkiye’de 3. Selim döneminden beri birçok nişan çıkarılmıştır. Bunlar altın, gümüş ve değerli taşlarla süslü ya da yalın madenden yapılırdı. Bazıları boyna asılır, bazıları da genellikle göğsün sol tarafına ve önüne takılırdı. Her nişanın özel, bir adı ve değişik dereceleri (rütbe) olurdu.
Aynı durum başka devletlerce çıkarılan nişanlar için de söz konusudur. 180l’den 1916’ya kadar Türkiye’de çıkarılan nişanların sayısı yirmiye yakındır. Cumhuriyetin ilanından sonra 2590 sayılı kanunla sivil rütbe ve nişanlar kaldırıldı.
Nişan ve madalyaların kullanılması Türklerin yabancı devletlerin nişanlarını taşıması da yasaklandı. Savaş madalyaları bu yasağın dışında tutuldu. Osmanlı döneminde çıkarılan nişanlardan bazıları: Mecidi Nişanı (1851), Nişanı Osmani (1862), Nişanı Ali İmtiyaz (1878), Maarif Nişanı (1910).