MUMYA özel ilaçlarla bozulmadan saklanan ölü ya da ceset. Ölüleri bozulmadan saklamak için birtakım ilaçlarla mumyalama geleneği, çoktanrıcı dinlerden kalmadır. Mumyalama geleneğinin ilk örneklerine (İÖ 15. yüzyıl) Mısır’da rastlanır.
Eski Mısırlılar yaşamın ölümle sona ermediğine ve öldükten sonra insanların öteki dünyada dirileceklerine inanıyorlardı. Bu nedenle, mumyalanması gerekiyordu; böylece ruh, bozulmadan saklanan bedene dönebilecekti. Bundan ötürü Eski Mısır’da mumyacılık önemli ve yaygın bir sanat durumuna gelmişti.
Tahnit adı da verilen mumya yapımında, günümüzde kesinlikle bilinmeyen ilaçlar kullanılırdı. Mumyalama işlemi yürek, böbrek dışında bütün iç organlar ve beyin özel aletlerle burun deliklerinden çıkarıldıktan sonra yapılırdı. İç organlar çıkarılarak ilaçlanır, kurutulup cesedin yanına bırakılırdı.
Mumyalar, taş lahitlere ya da yağlanmış ağaç tabutlara konarak mezar odalarına yerleştirilirdi. Mısır mumyalarının incelenmesi sonucu, mumyalama işleminde niteliği bilinmeyen ilaçların yanı sıra reçine, zift, talaş, yağ, sodyum karbonat ve reçineye batırılmış keten gibi maddelerin kullanıldığı saptandı.
Mısır mumyaları yağlı bezlere sarılır ve mumyalama işlemi 70 gün sürerdi. Mumyaların yanına sağken sevdikleri yemek ve eşyalar da konulurdu. Mısırlılar, insanların dışında kutsal saydıkları hayvanların da (kedi, boğa, balıkçıl kuş vb.) mumyalarını yaparlardı.
Mumyalama geleneği Eski Mısır dışında, İslam'dan önce (Hunlar, Göktürkler, Topalar) ve sonra (Selçuklular) Türklerde, İnkalarda ve Afrika’nın bazı kabilelerinde de vardı.