MİZAH gerçeğin güldürücü yanlarını ortaya koyan sanat türü. Dünya edebiyatında ilk mizah öğelerine antik, yazarlardan Lukianos’la Horatius’un eserlerinde rastlanır. Ünlü düşünür Aristo'nun bazı eserlerinde de yer yer mizahı motifler göze çarpar. Ancak bu türün en güzel örnekleri ilk kez Shakespeare ve Cervantes’in çizdiği tiplerle ortaya çıktı.
Shakespeare’in Fallstaff’ı Cervantes’in Don Kişot’u 18. yy’a kadar gülünç tipler olarak dikkati çektiler. 19. yy’da mizah sempati ile acımanın kaynaşmasına dönüştü. Örneğin Don Kişot'un ateşli mizacı onu aşırı gülünç durumlara sürüklediğinden bir yandan gülüp alay ederken öte yandan da sevgi ve acıma duymamak olanak dışıdır.
Mizah olayında ılımlı bir alay, sevgi dolu bir hoşgörü vardır. İngilizlerde mizahla melankoli iç içe geçmiş iki öğedir: Değişik duyguların birbirini izlemesi, sevgi ve gözyaşından ansızın kahkahaya geçiş vb. Almanlar ise 19. yy’da Johann Paul ile mizahın bir felsefesini kurdular.
Mizah, Hegelcilerle karşıtlarını uyuşturan bir yol oldu. Bazı kişiler bu türü tekdüze düşünceleri olduğu kadar kanıtlanan olayları da yalanlama metodu olarak ele aldılar. Prevert’in eserinde görüldüğü gibi mizah anarşist ve nihilist bir rol oynamaya başladı. “Kara mizah” olarak adlandırılan bu şeytani, katı, yıpratıcı mizah İngiltere’de Swift, Lewis Caroll, Th. De Ouncey; Fransa’da Petrus Borel, Flaubert, Lautreamont, Villier; Almanya’da Georgi Chirstoph, Lichtenberg, Grabbe gibi taraftarlar buldu. Saçmanın dünya yasasıymış gibi göşterildiği kara mizah, gerçeküstücülük ve varoluşçulukla oldukça iyi bir uyum sağlamıştır. İtalya’da mizah türünde eser veren başlıca yazarlar: C. Bini, V. Bettoloni, A. Cantoni, L. Pirandello, A. Baldini, G. Guareschi. Amerika edebiyatında ise bu alanda en ünlü isim Mark Twain’dir.
Türk Halk edebiyatı yazılı eserlerle birlikte sözlü gelenekte de günümüze kadar sürüp gelen pek çok eserlere sahiptir. Bunlar arasında fıkralar özellikle geniş bir yer tutar: Nasreddin Hoca, Bekri Mustafa, İncili Çavuş, vb. fıkraları; Bektaşi fıkraları; yerel fıkralar; karıkoca fıkraları vb. Seyirlik oyunlar (Karagöz, ortaoyunu vb.) bütünüyle mizaha dayanan gösterilerdir. Divan edebiyatında da mizahın zengin örneklerine rastlanır; bunlar incelik taşıyan güldürücü öykülerden sövmeyi de kapsamına alan yergilere kadar çeşitlilik gösterir.
Tanzimat’tan sonra siyasal olayları, töre ve davranışları yergi konusu yapan eserler batı etkisindeki edebiyatın mizah gelişmesini sağladı. Diyojen ve daha sonra çıkarılan mizah dergileri de bu gelişmeye katkıda bulundu. Şinasi, Namık Kemal, Ahmed Vefik Paşa gibi yazarlar mizahi eserler yazdılar. Ziya Paşa’nın 1870’de yayımlanan Zafername’si dönemin en başarılı mizah, eseri sayıldı. Daha sonra Eşref siyasi taşlamalarıyla kendini usta bir mizahçı olarak kabul ettirdi. Cumhuriyet’in ilanından sonra İstiklal mahkemelerinin etkinlik gösterdiği yıllar, tek parti baskısının yoğunlaştığı dönemler boyunca mizah, baskı altında tutuldu. Bütün bunlara karşın mizahın gelişmesi dar çevrelerden geniş halk yığınlarına, kişiselden toplumsala, eğlendirici olmaktan uyarıcı ve bilinçlendirici olmaya doğru gelişti.
Mizah öyküsü, mizahın en yaygın türlerinden biridir. Geleneksel Türk mizahında fıkraların bazıları ve meddah öyküleri bu türün kapsamına girmektedir. Çağdaş Türk edebiyatında Hüseyin Rahmi Gürpınar, Ahmet Rasim, Rıza Tevfik Bölükbaşı mizah türünün ilk başarılı ürünlerini verdiler. Bu alanda değerli ürünler veren diğer yazarlarımızdan bazıları, şunlardır: Ömer Seyfettin, Ercüment Ekrem Talu, Osman Cemal Kaygılı, Yusuf Ziya Ortaç, Rakım Çalapala, Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Orhan Kemal, Haldun Taner, Muzaffer İzgü, Oktay Verel, Çetin Altan, Suavi Sualp vb.
Mizahın manzum biçiminin (yergi ve taşlama) Cumhuriyet dönemindeki başlıca temsilcileri şunlardır: Neyzen Tevfik, Fazıl Ahmet Aykaç, Halil Nihat Boztepe, Namdar Rahmi Karatay, Necdet Rüştü Efe, Ümit Yaşar Oğuzcan vb. Aynı dönemde mizahın kapsamına giren karikatür de büyük bir gelişme gösterdi.