MİMARLIK belirli ölçü ve kurallara göre binalar yapma sanatı. Her şeyden önce maddi gereksinimlerin karşılanmasını öngören mimarlık, insanların çeşitli etkinlikleri için gerekli yerleri sağlar. Pratik bir etkinlik olan mimarlık, yapıya belirli bir güzellik öğesi kattığı ölçüde diğer sanatlara yaklaşmış olur.
Bir yapı sanatı olan mimarlıkta kullanılan başlıca geleneksel yapı malzemesi taş, ahşap, tuğla ve sonradan bunlara eklenen maden ve betondur. Bu malzemelerden, bir yandan kullanışlı ve sağlam yapıların yapılması istenirken öte yandan bu yapıların aynı zamanda birtakım estetik değerlere sahip olması beklenir.
Örneğin yapılacak bir yapı hem sağlam ve kullanışlı olmalı, hem de estetik açıdan zevkli olmalıdır. Toplumsal, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin doğal sonucu olarak mimarlık sanatında da değişmeler olmuştur; bu değişmeler ya da gelişmeler ileride de olacaktır. Değişmeyecek olan şey, mimarlıkta güdülen amaç ve bu amacın çeşitliliğidir.
Amaç bakımından mimarlık dört ana bölüme ayrılır: Dini mimarlık, konut mimarlığı, sivil mimarlık, kent mimarlığı.
1. Dini mimarlık (tapınaklar, camiler, kiliseler vb.): Her din kendine özgü bir dini mimarlık sanatı oluşturmuştur. Örneğin Tanrı’nın evi sayılan ve içine yalnızca rahiplerin girebildiği bir Yunan tapınağı, boyutları ve planı bakımından, içinde inananların (müminlerin) toplandığı bir camiye ya da kiliseye benzemez; imamın Kuran okuduğu ve namaz kıldırdığı bir cami de, ayin olaylarının düzenlendiği bir kiliseye benzemez.
2. Konut mimarlığı: Bir konutun planı, yerine ve amacına göre değişir. Ayrıca teknik gelişmeler de planı büyük ölçüde etkiler. İlke olarak çatıların biçimini ve yapıda kullanılan açıklıkların sayı ve boyutlarını iklim belirler. Ancak iklime bağlılık giderek azalmakta ve balkonlu, büyük yapılara bugün, dünyanın çeşitli iklim bölgelerinde (sıcak, ılıman, soğuk) rastlanmaktadır. Ekonomik ve toplumsal etkenlerin de yapı biçimleri üstünde büyük etkisi vardır (köşk, villa, apartman, gecekondu vb.).
3. Sivil mimarlık: Bu mimarlık, dini etkinlikler dışında kalan ortak etkinlikleri kapsayan mimarlıktır (siyasi yapılar, adalet yapıları, ticaret yapıları, eğitim yapıları, sağlık yapıları vb.).
4. Kent mimarlığı ya da kentçilik: Kentlerin düzenlenmesiyle ilgili mimarlıktır (kent planı; sokakların, meydanların ve parkların düzenlenmesi vb.).
En eski ve görkemli tapınakları, sarayları, kentleri ve bunları koruyan surları, Mezopotamya’da Sümerler, Babilliler ve Asurlular yaptılar. Oysa Mezopotamya’da taş ve ağaç pek yoktu. Bu büyük yapılar tuğla ile kuruldu; gerekli ağaç, Suriye’nin kıyı yörelerinden ve Anadolu’dan sağlandı.
Mısır’da mimarlık İÖ 4. binyıldan sonra, önemli ölçüde gelişti; taştan yüksek ve çok büyük piramitler ve tapınaklar yapıldı. Bu yapılar, oldukça sağlam bir biçimde günümüze kadar kalmıştır. Anadolu’da Hititler, Urartular, Karlar vb. İÖ 2. binyıl başlarından 1. binyıl ortalarına kadar önemli mimarlık yapıtları meydana getirdiler. Grekler, Anadolu’da gelişen yapı sanatından esinlenerek İÖ 5. yüzyılda tapınaklar ve açık hava tiyatroları yaptılar; mimarlık alanında birçok yenilik ortaya koydular. Daha sonra Romalılar, kubbeli tapınaklar, çok büyük tiyatrolar, su kemerleri vb. yaptılar.
Hıristiyanlığın yayılması sonucunda kiliselerin yapımı, mimarlar için yepyeni bir konu oldu. Avrupa’nın birçok kentinde önce Roman ve daha sonra Gotik tarzında büyük kiliseler yapıldı. Müslümanlığın doğmasından ve yayılmasından sonra da mimarlık alanına cami, medrese, türbe gibi konular girdi. Özellikle cami yapımında başarılı olan Türkler, mimarlıkta büyük gelişmeler sağladılar. Daha sonra, hükümdarlar için büyük ve süslü saraylar, kapalı tiyatrolar, müzeler, parlamento binaları, devlet daireleri vb. yapıldı. Bunların yapımında çeşitli mimarlık teknikleri kullanıldı; mimarlık sanatında önemli değişiklikler ve gelişmeler oldu; demirli beton ve çelik iskeletli çok büyük binalar yapıldı. Giderek bugünkü çağdaş mimarlık sanatı ortaya çıktı.