METRO büyük kentlerde, semtler arasında yolcu taşımak için yapılmış olan yeraltı demiryolu ve bu hatta çalışan taşıt. Günümüzde, değişik ülkelerde, otuz dolaylarında önemli kentte genellikle banliyölere kadar uzanan metrolar vardır.
Kalabalık kentlerde hızlı bir trafik akımı sağlama zorunluluğu, karayollarını kesmeyen ayrı yol ağlarının yapılmasına neden olmuştur. Bu amaçla değişik çözümler denenmiştir: Yeraltında düzenlenen demiryolları; yerden belirli bir yükseklikte yapılan hava demiryolları; karayolu hizasında bulunan, ancak bu yol ağından ayrı bir platform üzerinde kurulan demiryolları; vb. Uygulamada, bunlardan en iyi çözüm yolunun, yeraltı demiryolu (metro) olduğu anlaşılmıştır.
Metro hattında çalışan trenlerde her vagon, iki pist üzerinde hareket eden dört tekerlekli bir bojiden oluşur. Ağaç, beton ya da çelikten yapılan bu pistler normal raylarla donatılmıştır. Trenin güdümü, yolu tamamlayacak biçimde konmuş iki güdüm çubuğuna dayanan dört yatay tekerlekle sağlanır.
Taşıyıcı tekerleklere birer güvenlik tekerleği eklenmiştir; madeni olan bu güvenlik tekerlekleri raya değmeden hareket eder, ancak taşıyıcı lastik tekerleklerden biri söndüğü zaman raya oturarak onun yerini alır. Eskiden taşıyıcı tekerlekler de madenden yapılmaktaydı, sonraları lastik tekerlekler kullanılmaya başlandı.
Raya yapışma gücü fazla olan lastik tekerleklerin sayesinde, trenlerin kalkış ve duruşları hızlandırılarak hattın verimi artırıldı, istasyonda durma süreleri de kısaltıldı. Ayrıca bu tekerlekler, yeraltında daha da şiddetlenen tekerlek gürültülerini önledi ve süspansiyonu kusursuz bir duruma getirdi.
İlk kent içi yeraltı metrosu, 1863’te, Londra’da kuruldu. Bunu, 1900’de işletmeye açılan Paris ve 1902’de işletmeye açılan Berlin metroları izledi. Böylece, metro yapımı, kullanışlı ve verimli bir ulaşım aracı olarak, diğer ülkelere de yayıldı: Madrid, Roma, Atina, Budapeşte, Hamburg, Leningrad, Lizbon, Oslo, Moskova, New York, Chicago, Buenos Aires, Tokyo, Montreal metroları; vb.
Kalabalık kentlerde hızlı bir trafik akımı sağlama zorunluluğu, karayollarını kesmeyen ayrı yol ağlarının yapılmasına neden olmuştur. Bu amaçla değişik çözümler denenmiştir: Yeraltında düzenlenen demiryolları; yerden belirli bir yükseklikte yapılan hava demiryolları; karayolu hizasında bulunan, ancak bu yol ağından ayrı bir platform üzerinde kurulan demiryolları; vb. Uygulamada, bunlardan en iyi çözüm yolunun, yeraltı demiryolu (metro) olduğu anlaşılmıştır.
Metro hattında çalışan trenlerde her vagon, iki pist üzerinde hareket eden dört tekerlekli bir bojiden oluşur. Ağaç, beton ya da çelikten yapılan bu pistler normal raylarla donatılmıştır. Trenin güdümü, yolu tamamlayacak biçimde konmuş iki güdüm çubuğuna dayanan dört yatay tekerlekle sağlanır.
Taşıyıcı tekerleklere birer güvenlik tekerleği eklenmiştir; madeni olan bu güvenlik tekerlekleri raya değmeden hareket eder, ancak taşıyıcı lastik tekerleklerden biri söndüğü zaman raya oturarak onun yerini alır. Eskiden taşıyıcı tekerlekler de madenden yapılmaktaydı, sonraları lastik tekerlekler kullanılmaya başlandı.
Raya yapışma gücü fazla olan lastik tekerleklerin sayesinde, trenlerin kalkış ve duruşları hızlandırılarak hattın verimi artırıldı, istasyonda durma süreleri de kısaltıldı. Ayrıca bu tekerlekler, yeraltında daha da şiddetlenen tekerlek gürültülerini önledi ve süspansiyonu kusursuz bir duruma getirdi.
İlk kent içi yeraltı metrosu, 1863’te, Londra’da kuruldu. Bunu, 1900’de işletmeye açılan Paris ve 1902’de işletmeye açılan Berlin metroları izledi. Böylece, metro yapımı, kullanışlı ve verimli bir ulaşım aracı olarak, diğer ülkelere de yayıldı: Madrid, Roma, Atina, Budapeşte, Hamburg, Leningrad, Lizbon, Oslo, Moskova, New York, Chicago, Buenos Aires, Tokyo, Montreal metroları; vb.