METAFİZİK nesne ve olguları değişmez, birbirinden bağımsız olarak ele alan bir düşünme yöntemi; bir dünya görüşü. “eski”yi koruyan bir dünya görüşü ve düşünme yöntemi olan metafizik, “yeni”yi oluşturan eytişimsel (diyalektik) dünya görüşünün ve düşünme yönteminin tam karşıtıdır.
Yunanca meta (üst) sözcüğüyle phusika (doğa) sözcüğünden oluşmuş bir deyimdir. İlk kullanımında da fiziğin üstünde, ötesinde ya da dışında sayılan “düşünce”yle ilgili, düşünsel bir anlam taşımıştır. Ancak zamanla, taşıdığı anlamın doğal sonucu olarak, düşüncecilik (idealizm) ve ruhçulukla (spiritualizm) ile kaynaşarak gerici bir dünya görüşüne dönüşmüş, bununla da kalmayıp, yüzyıllar boyunca düşünceci niteliğini gittikçe güçlendirerek çeşitli zamanlarda felsefe (filizofi), tanrıbilim (teoloji), varlıkbilim (ontoloji) ve bilgibilim (epistomoloji) ile eş anlamlı sayılmıştır.
Bu yanlış değerlendirme tanrıbilim dışındaki (çünkü tanrıbilim, yapısı gereği metafiziktir) diğer bilimleri metafizik yapılı saymaktan ileri gelmiştir. Gerçekte aynı zamanda giderek bir düşünme yöntemine de dönüşen metafizik, bilimsel temellerden yoksun bir görüş ve anlayışı dile getirir.
İlk neden (maddenin ve varlığın kökeni) üstünde ilk düşünenler maddeci (Thlaes, Anaksimenes vb.) olmalarına karşın, geniş kapsamlı bir dünya görüşü olarak önce metafizik dünya görüşü doğmuştur. Metafizik dünya görüşü, deney dışı önsel verilere dayandığı için, yapısı gereği inakçı (dogmatik) ve inancı (fideist) bir öğretidir.
Metafizik dünya görüşü, dünya çapında etkili olan büyük gücüne ortaçağ skolastik Hristiyan düşüncesinde erişti. Orta çağ egemenliğini elinde tutan Hristiyan kilisesine göre dinsel dogmaların dışında hiç bir bilim yoktu, tek gerçek dinsel dogmalardı. Bu alanda felsefe yapmak, dinsel dogmaları açıklamaya ve doğruluklarını kanıtlamaya çalışmaktan ibaretti.
Bu çağın Hristiyan dogmatiklerine göre, inanç her türlü tartışmanın üstündedir, inanılacak olan tek güç de bütün varlıkların kaynağı olan Tanrı’dır... iyi, doğru ve güzel Tanrı isteği olduklarından iyi, doğru ve güzeldirler; kutsal kitaba inanılmalıdır, çünkü akla uygundur; vb. Ancak bu dünya görüşü, Rönesans döneminde doğa bilimlerinin güçlenmesiyle etkin gücünü yitirdi.
Günümüzde etkisi azalmakta birlikte, metafizik dünya görüşü, insanların ve toplumların yaşamlarını yine de etkilemeye devam etmektedir. Çünkü metafizik dünya görüşü, belli bir toplumsal düzeni savunur. Örneğin metafizik dünya görüşü, bütün varlıkların tek varlık tarafından yaratıldığını ve bu yüzden de bütün varlıkların durgun bir aşamalar sırası (hiyerarşi) düzeni içinde bulunduğunu ileri sürer. Bu aşamalar sırası Tanrı tarafından belirlenmiş olup kesinlikle bozulamaz. Bütün insanlar arasında da böyle bir aşamalar sırası vardır; insanların bazıları yoksul, bazıları da bu aşamalar düzenine uygun olarak varlıklı yaratılmışlardır. Bu düzen bozulamaz, çünkü Tanrı’nın isteğine uygundur.
Yunanca meta (üst) sözcüğüyle phusika (doğa) sözcüğünden oluşmuş bir deyimdir. İlk kullanımında da fiziğin üstünde, ötesinde ya da dışında sayılan “düşünce”yle ilgili, düşünsel bir anlam taşımıştır. Ancak zamanla, taşıdığı anlamın doğal sonucu olarak, düşüncecilik (idealizm) ve ruhçulukla (spiritualizm) ile kaynaşarak gerici bir dünya görüşüne dönüşmüş, bununla da kalmayıp, yüzyıllar boyunca düşünceci niteliğini gittikçe güçlendirerek çeşitli zamanlarda felsefe (filizofi), tanrıbilim (teoloji), varlıkbilim (ontoloji) ve bilgibilim (epistomoloji) ile eş anlamlı sayılmıştır.
Bu yanlış değerlendirme tanrıbilim dışındaki (çünkü tanrıbilim, yapısı gereği metafiziktir) diğer bilimleri metafizik yapılı saymaktan ileri gelmiştir. Gerçekte aynı zamanda giderek bir düşünme yöntemine de dönüşen metafizik, bilimsel temellerden yoksun bir görüş ve anlayışı dile getirir.
İlk neden (maddenin ve varlığın kökeni) üstünde ilk düşünenler maddeci (Thlaes, Anaksimenes vb.) olmalarına karşın, geniş kapsamlı bir dünya görüşü olarak önce metafizik dünya görüşü doğmuştur. Metafizik dünya görüşü, deney dışı önsel verilere dayandığı için, yapısı gereği inakçı (dogmatik) ve inancı (fideist) bir öğretidir.
Metafizik dünya görüşü, dünya çapında etkili olan büyük gücüne ortaçağ skolastik Hristiyan düşüncesinde erişti. Orta çağ egemenliğini elinde tutan Hristiyan kilisesine göre dinsel dogmaların dışında hiç bir bilim yoktu, tek gerçek dinsel dogmalardı. Bu alanda felsefe yapmak, dinsel dogmaları açıklamaya ve doğruluklarını kanıtlamaya çalışmaktan ibaretti.
Bu çağın Hristiyan dogmatiklerine göre, inanç her türlü tartışmanın üstündedir, inanılacak olan tek güç de bütün varlıkların kaynağı olan Tanrı’dır... iyi, doğru ve güzel Tanrı isteği olduklarından iyi, doğru ve güzeldirler; kutsal kitaba inanılmalıdır, çünkü akla uygundur; vb. Ancak bu dünya görüşü, Rönesans döneminde doğa bilimlerinin güçlenmesiyle etkin gücünü yitirdi.
Günümüzde etkisi azalmakta birlikte, metafizik dünya görüşü, insanların ve toplumların yaşamlarını yine de etkilemeye devam etmektedir. Çünkü metafizik dünya görüşü, belli bir toplumsal düzeni savunur. Örneğin metafizik dünya görüşü, bütün varlıkların tek varlık tarafından yaratıldığını ve bu yüzden de bütün varlıkların durgun bir aşamalar sırası (hiyerarşi) düzeni içinde bulunduğunu ileri sürer. Bu aşamalar sırası Tanrı tarafından belirlenmiş olup kesinlikle bozulamaz. Bütün insanlar arasında da böyle bir aşamalar sırası vardır; insanların bazıları yoksul, bazıları da bu aşamalar düzenine uygun olarak varlıklı yaratılmışlardır. Bu düzen bozulamaz, çünkü Tanrı’nın isteğine uygundur.