Orhan Veli Kanık (1914-1950) ozan. İstanbul’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Galatasaray ve Ankara Gazi Lisesinde tamamladı. Bir süre İstanbul Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünde okuduysa da bitirmeden ayrıldı.
Ankara’da Milli Eğitim Bakanlığı tercüme bürosunda çalıştı (l945-l947). Ankara’da Yaprak adlı dergiyi çıkardı. Lise sıralarında tanıştığı Oktay Rıfat Horozcu ve Melih Cevdet Anday ile Fransız Gerçeküstülük (sürrealizm) akımının etkisinde kalarak Türk şiirinde Garip adı verilen ve edebiyat çevrelerinde büyük yankılar uyandıran şiirler yazmaya başladı. O dönemin en büyük edebiyat eleştirmeni Nurullah Ataç'ın sürekli övgüleri Orhan Veli’nin ününün artmasına yardımcı oldu.
Klasik şiirin kalıplaşmış anlayışını değiştirerek şiire kısa, sade, yalın bir biçim getirdi. Şiirlerinde günlük yaşamın halktan insanların portrelerini çizdi. Şiire getirmiş olduğu bu yenilikçi atılımlar (vezin, kafiye, nazım kurallarını değiştirme) kendi kuşağı arasında da uzun tartışmalara yol açtı.
2. Dünya Savaşındaki sosyal yaşantıyı (kıtlık, karaborsa, karartma) işleyen şiirleri daha sonraları sosyal yergiler ve toplumsal içerikli şiirler yazmasına zemin hazırlamıştır. Bütün bunların yanı sıra Orhan Veli’nin şiirlerinde İstanbul’un özel bir yeri vardır.
İstanbul’la ilgili şiirlerinde bu kentin hareketli yaşamını, doğal güzelliklerini, insan sevgisi içinde etkili bir lirizmle dile getirmiştir. Orhan Veli’nin şiirlerinin dışında makale ve hikayeleri, Fransızca dan çevirileri vardır. Ölümünden sonra Nesir Yazıları (1953) adıyla yayımlanan kitabında şiir anlayışını açıklayan yazılar yer alır.
Veznin ve kafiyenin şiir için gereksizliğini, açık anlaşılır yalın dilin önemini vurgular. Şiirde şekle değil öze önem verdiğini açıklar.
Eserleri: Garip (1941), Vazgeçemediğim (1943), Destan Gibi (1946), Yenisi (1947), Karşı (1949), La Fontaine Masalları (1948).
Ölümünden sonra bütün şiirleri ve düz yazıları toplu olarak yayımlanmıştır: Bütün Şiirleri (1951) ve Nesir Yazıları (1951).
Ankara’da Milli Eğitim Bakanlığı tercüme bürosunda çalıştı (l945-l947). Ankara’da Yaprak adlı dergiyi çıkardı. Lise sıralarında tanıştığı Oktay Rıfat Horozcu ve Melih Cevdet Anday ile Fransız Gerçeküstülük (sürrealizm) akımının etkisinde kalarak Türk şiirinde Garip adı verilen ve edebiyat çevrelerinde büyük yankılar uyandıran şiirler yazmaya başladı. O dönemin en büyük edebiyat eleştirmeni Nurullah Ataç'ın sürekli övgüleri Orhan Veli’nin ününün artmasına yardımcı oldu.
Klasik şiirin kalıplaşmış anlayışını değiştirerek şiire kısa, sade, yalın bir biçim getirdi. Şiirlerinde günlük yaşamın halktan insanların portrelerini çizdi. Şiire getirmiş olduğu bu yenilikçi atılımlar (vezin, kafiye, nazım kurallarını değiştirme) kendi kuşağı arasında da uzun tartışmalara yol açtı.
2. Dünya Savaşındaki sosyal yaşantıyı (kıtlık, karaborsa, karartma) işleyen şiirleri daha sonraları sosyal yergiler ve toplumsal içerikli şiirler yazmasına zemin hazırlamıştır. Bütün bunların yanı sıra Orhan Veli’nin şiirlerinde İstanbul’un özel bir yeri vardır.
İstanbul’la ilgili şiirlerinde bu kentin hareketli yaşamını, doğal güzelliklerini, insan sevgisi içinde etkili bir lirizmle dile getirmiştir. Orhan Veli’nin şiirlerinin dışında makale ve hikayeleri, Fransızca dan çevirileri vardır. Ölümünden sonra Nesir Yazıları (1953) adıyla yayımlanan kitabında şiir anlayışını açıklayan yazılar yer alır.
Veznin ve kafiyenin şiir için gereksizliğini, açık anlaşılır yalın dilin önemini vurgular. Şiirde şekle değil öze önem verdiğini açıklar.
Eserleri: Garip (1941), Vazgeçemediğim (1943), Destan Gibi (1946), Yenisi (1947), Karşı (1949), La Fontaine Masalları (1948).
Ölümünden sonra bütün şiirleri ve düz yazıları toplu olarak yayımlanmıştır: Bütün Şiirleri (1951) ve Nesir Yazıları (1951).