JAPONYA Japonca Nippon ya da Nihon, Doğu Asya’da adalar üzerinde devlet. Yüzölçümü 372.313 km2., nüfusu 126,8 milyon, başkenti Tokyo’dur. Doğal ortam. Japon Takımadaları Asya’nın doğusunda kuzeyden güneye doğru 4.000 km.lik bir alana yayılmıştır. Toplamı 1.O42 tane olan bu adaların en büyükleri Honşu, Hokkaido, Kiyuşiyu ve Şikoku’dur. Güney bölümü daha parçalı olan adaların hepsi yakın jeofojik çağlarda oluşan ve bugün de sürmekte olan tektonik olguların sonucudur.
Adaların belkemiği durumunda olan ve değişik adalarda zincirleme devam eden dağlar yalnız en büyük ada olan Honşu Adası’nın orta bölümünde, Japon Denizi’nin Büyük Okyanus’a kadar uzanan geniş bir çukurla (Fossa Magna) kesilir. Dağlar üzerinde birçok volkan yer alır (Japonya’nın en yüksek doruğu olan Fuji-Yama bunlardan biridir, 3.776 m.). Bu volkanlardan bazıları (Aso Dağı gibi) günümüzde de püskürmektedir. Yanardağların etkinliği sürekli depremlere ve deniz kabarmalarına yol açar. Takımadaların ancak altında birini kaplayan ovalar kıyılarda bulunur. En büyük iki ova Hokkaido (İşikari Ovası) ve Honşu Adası üzerindedir (İç Deniz kıyısında Kanto Ovası).
Ülkenin tümü muson etkisi altındadır. Yazlar çok yağışlı, kışlar kurak geçer. Ancak ülkenin her yanı denizle çevrili olduğu için gerçek bir kuraklık söz konusu değildir (hemen hemen her yerde yıllık yağış 1.000 mm.nin üstündedir). Güneyin daha sıcak olmasına karşın, kuzey serindir. Bunun nedeni hem kuzeyin doğal soğukluğu, hem de kuzey kıyılarını yalayan soğuk deniz akıntılarıdır. Hokkaido Adası’nda ve Honşu’nun kuzeyinde kışın don ve kar görülür. Dağların yamaçları çeşitli türde ormanlarla kaplıdır, (Meşe, akçaağaç, kayın, kozaklı ağaçlar, kuzeyde huş ağaçları, güneyde kamelya, manolya gibi tropikal ağaçlar, alçak yerlerde bambu).
Nüfus. Kilometre başına 312 kişi düşen Japonya dünyanın en kalabalık ülkelerinden biridir. Yerleşime elverişli alanların az oluşu nedeniyle bu sayı bazı yerlerde daha da artar. Aşırı nüfus artışına karşı alınan önlemlerin başında doğum kontrolu gelir. Doğal koşulların güçlüğü nedeniyle kuzeyde nüfus daha azdır. Büyük kentlerin hemen hemen hepsi güneydedir. Halkın yüzde 75’i kentlerde oturur. Kentlerden onunun nüfusu bir milyonun üstündedir. Bunların altısı Honşu Adası’nın güney kıyısı boyunca Tokyo’dan Kobe’ye kadar adeta tek bir dev kent görünümündedir.
Ekonomi. Bütün Asya’da Batı ülkelerindeki yaşam düzeyine sahip olan tek ülke Japonyadır. Ancak bu zenginlik dışardan satın alınan hammaddelerin işlenmesine bağlı olduğundan duyarlı bir denge üstüne kuruludur.
Ülkede etkin nüfusun ancak yüzde 15’i tarımla uğraşır. Tarım alanlarının azlığı ve buna karşılık nüfus yoğunluğunun fazlalığı zorunlu olarak dar bir alanda yoğun tarım yapılmasına yol açmıştır. Güneyde birçok yerde sulamadan da yararlanılarak yılda iki kez ürün alınır. Barajların yapımı sulanan alanların artmasını sağlamış, yapay gübre kullanımı da verimi artırmıştır En çok üretilen halkın temel yiyeceği olan pirinçtir.
Diğer tahılların üretimi çok azdır. Tahıl ve sebze üretimi nüfusu beslemeye yeterli değildir. İpekböcekçiliği ve çay üretimi dışında sınai tarım üretimi yakın zamana kadar yoktu. Günümüzde tütün, şeker pancarı ve şekerkamışı gibi sanayi bitkileri de yetiştirilmektedir. Kümes hayvancılığı başta olmak üzere domuz ve sığır üretiminde de önemli gelişme vardır. Buna karşın balık tüketimi etten daha fazladır. Balık avcılığında Japonya dünyada birinci sırayı alır. Son yıllarda suyosunu tarımına da başlanmıştır, ancak sanayileşmenin yarattığı çevre kirlenmesi bu alanda önemli bir engel oluşturmaktadır.
Japon Sanayinin yüz yıllık bir geçmişi vardır. Devlet dış ticarette ve ulaşımda (demiryolları) kolaylık sağlayarak büyük kuruluşların gelişmesini desteklemiştir. Bunun sonucu olarak bugün Japon sanayi büyük kuruluşların elindedir. Ancak bu devlerin yanında küçük sanatlara dayalı pek çok Japon kuruluşu da vardır. Sanayide emeğin ucuz olması nedeniyle sanayi ürünleri dış pazarlara daha ucuza satılabilmektedir.
Japonya’da doğal kaynaklar azdır. Başlıca yeraltı kaynakları demir, bakır, çinko kurşun ve taşkömürüdür. Bu nedenle sanayi için gerekli hammaddenin önemli bir bölümünü dışardan getirmek zorunluğu vardır. Enerji açığını kapatmak için Japonya büyük ölçüde ham petrol satın alarak bunu rafinelerinde işler. Elektrik üretimi yüksektir. Çelik üretimi dışardan satın alınan hammadde ile yapılmakta ve yılda 100 - 120 milyon ton arasında çelik üretilmektedir. Buna dayalı sanayi dalları ise sayılmayacak kadar çoktur: Otomotiv sanayi, gemi sanayi, elektrik ve elektronik, takım tezgahları, fotoğraf aygıtları sanayi, vb.
Kimya sanayi de ekonomide önemli bir yer tutar: Gübre, boya, sentetik kauçuk yapımı, sentetik iplik, plastik madde üretimi. Besin sanayi, tarım ve balık ürünlerini işler. Porselen ve kağıt sanayi de gelişmiştir: Sanayi tesislerinin çoğunluğu güneyde Tokyo Kitakiyuşiyu şeridi üzerindedir. Bu şerit üzerindeki Tokyo, Osaka ve Nagoya kentleri sanayi üretiminin yandan fazlasını sağlar.
Tarih. Japonya’nın belgelere dayalı tarihi İS. 7. yüzyılda başlar. Bu yüzyıldan 19. yüzyıla kadar imparator ve derebeylerin temsilcisi olan Şogunlar tarafından yönetilen ülke uzun süre başka ülkelerle her türlü ilişkiden kaçındı.
İmparator Mutsu Hito 15. yüzyılın sonlarına doğru feodal düzene son vererek devlet merkezini Kyoto’dan Tokyo’ya taşıdı. 1889’de bir anayasa yapıldı. Batı ile ilişki kuruldu, dışa açılan ülkede güçlü bir sanayi ve güçlü bir ordu oluşturuldu. Nüfus artışının ve doğal kaynak kıtlığının sonucunda Japonya yayılma siyasetine yöneldi. 1905’te Sahalin Adası’nın yarısını Rusların elinden aldı. 1910’da Kore’yi kendine bağladı. 1932’de Çin’e saldırarak Mançurya’yı ve Çin’in bir bölümünü ele geçirdi.
İkinci Dünya Savaşı’nda faşist devletlerle (Almanya, İtalya) işbirliğine yönelen Japonya, 1941 yılında Pearl Harbour’daki Amerikan Donanması’na saldırarak Amerika’ya savaş açtı. Daha sonra Hindistan’a ve Avustralya’ya kadar tüm Güney Asya ülkelerini ele geçirmeye başladı. Birleşik Amerika ve İngiltere’nin işbirliği sonucunda gerileyen Japonya, Hiroşima ile Nagazaki kentlerine atom bombası atılmasından sonra kayıtsız şartsız teslim olmak zorunda kaldı (1945).
Ülke yedi yıl Amerikan işgalinde kaldıktan sonra 1952’de yeniden bağımsızlığına kavuştu. İmparatorun yetkileri kısıtlandı, yapılan yeni anayasa (1946) ile Batı tipi parlamenter demokrasi sistemi benimsendi. O zamandan bu yana devlet liberal demokrat hükümetler tarafından yönetilmektedir. Bu hükümetlerin 1960’tan sonraki başbakanları ve iktidar süreleri şöyledir: İkeda Hayato (1960-1964), Sato Eisaku (1964-1972), Tanaka Kakuei (1972-1974), Miki Takeo (1972-2976), Fukuda Takeo (1976-1978) Ohira Masayoşi (1978-1980) ve Suzuki Zenko (1980).
Birleşik Amerika ile her alanda sıkı bir işbirliği içinde olan Japonya, Amerika’nın Uzakdoğu politikasına paralel olarak son yıllarda Çin’le ilişkilerini düzeltmiştir. Yalnız İkinci Dünya Savaşı’nda Sahalin Adası’nın Japonya’ya ait bölümünü SSCB’nin alması yüzünden bu devletle barış antlaşması imzalanamamıştır. Ayrıca 1975’te SSCB'nin Kuril Adaları’nı işgal etmesi iki ülke arasında ilişkileri daha da gerginleşmiştir.
Adaların belkemiği durumunda olan ve değişik adalarda zincirleme devam eden dağlar yalnız en büyük ada olan Honşu Adası’nın orta bölümünde, Japon Denizi’nin Büyük Okyanus’a kadar uzanan geniş bir çukurla (Fossa Magna) kesilir. Dağlar üzerinde birçok volkan yer alır (Japonya’nın en yüksek doruğu olan Fuji-Yama bunlardan biridir, 3.776 m.). Bu volkanlardan bazıları (Aso Dağı gibi) günümüzde de püskürmektedir. Yanardağların etkinliği sürekli depremlere ve deniz kabarmalarına yol açar. Takımadaların ancak altında birini kaplayan ovalar kıyılarda bulunur. En büyük iki ova Hokkaido (İşikari Ovası) ve Honşu Adası üzerindedir (İç Deniz kıyısında Kanto Ovası).
Ülkenin tümü muson etkisi altındadır. Yazlar çok yağışlı, kışlar kurak geçer. Ancak ülkenin her yanı denizle çevrili olduğu için gerçek bir kuraklık söz konusu değildir (hemen hemen her yerde yıllık yağış 1.000 mm.nin üstündedir). Güneyin daha sıcak olmasına karşın, kuzey serindir. Bunun nedeni hem kuzeyin doğal soğukluğu, hem de kuzey kıyılarını yalayan soğuk deniz akıntılarıdır. Hokkaido Adası’nda ve Honşu’nun kuzeyinde kışın don ve kar görülür. Dağların yamaçları çeşitli türde ormanlarla kaplıdır, (Meşe, akçaağaç, kayın, kozaklı ağaçlar, kuzeyde huş ağaçları, güneyde kamelya, manolya gibi tropikal ağaçlar, alçak yerlerde bambu).
Nüfus. Kilometre başına 312 kişi düşen Japonya dünyanın en kalabalık ülkelerinden biridir. Yerleşime elverişli alanların az oluşu nedeniyle bu sayı bazı yerlerde daha da artar. Aşırı nüfus artışına karşı alınan önlemlerin başında doğum kontrolu gelir. Doğal koşulların güçlüğü nedeniyle kuzeyde nüfus daha azdır. Büyük kentlerin hemen hemen hepsi güneydedir. Halkın yüzde 75’i kentlerde oturur. Kentlerden onunun nüfusu bir milyonun üstündedir. Bunların altısı Honşu Adası’nın güney kıyısı boyunca Tokyo’dan Kobe’ye kadar adeta tek bir dev kent görünümündedir.
Ekonomi. Bütün Asya’da Batı ülkelerindeki yaşam düzeyine sahip olan tek ülke Japonyadır. Ancak bu zenginlik dışardan satın alınan hammaddelerin işlenmesine bağlı olduğundan duyarlı bir denge üstüne kuruludur.
Ülkede etkin nüfusun ancak yüzde 15’i tarımla uğraşır. Tarım alanlarının azlığı ve buna karşılık nüfus yoğunluğunun fazlalığı zorunlu olarak dar bir alanda yoğun tarım yapılmasına yol açmıştır. Güneyde birçok yerde sulamadan da yararlanılarak yılda iki kez ürün alınır. Barajların yapımı sulanan alanların artmasını sağlamış, yapay gübre kullanımı da verimi artırmıştır En çok üretilen halkın temel yiyeceği olan pirinçtir.
Diğer tahılların üretimi çok azdır. Tahıl ve sebze üretimi nüfusu beslemeye yeterli değildir. İpekböcekçiliği ve çay üretimi dışında sınai tarım üretimi yakın zamana kadar yoktu. Günümüzde tütün, şeker pancarı ve şekerkamışı gibi sanayi bitkileri de yetiştirilmektedir. Kümes hayvancılığı başta olmak üzere domuz ve sığır üretiminde de önemli gelişme vardır. Buna karşın balık tüketimi etten daha fazladır. Balık avcılığında Japonya dünyada birinci sırayı alır. Son yıllarda suyosunu tarımına da başlanmıştır, ancak sanayileşmenin yarattığı çevre kirlenmesi bu alanda önemli bir engel oluşturmaktadır.
Japon Sanayinin yüz yıllık bir geçmişi vardır. Devlet dış ticarette ve ulaşımda (demiryolları) kolaylık sağlayarak büyük kuruluşların gelişmesini desteklemiştir. Bunun sonucu olarak bugün Japon sanayi büyük kuruluşların elindedir. Ancak bu devlerin yanında küçük sanatlara dayalı pek çok Japon kuruluşu da vardır. Sanayide emeğin ucuz olması nedeniyle sanayi ürünleri dış pazarlara daha ucuza satılabilmektedir.
Japonya’da doğal kaynaklar azdır. Başlıca yeraltı kaynakları demir, bakır, çinko kurşun ve taşkömürüdür. Bu nedenle sanayi için gerekli hammaddenin önemli bir bölümünü dışardan getirmek zorunluğu vardır. Enerji açığını kapatmak için Japonya büyük ölçüde ham petrol satın alarak bunu rafinelerinde işler. Elektrik üretimi yüksektir. Çelik üretimi dışardan satın alınan hammadde ile yapılmakta ve yılda 100 - 120 milyon ton arasında çelik üretilmektedir. Buna dayalı sanayi dalları ise sayılmayacak kadar çoktur: Otomotiv sanayi, gemi sanayi, elektrik ve elektronik, takım tezgahları, fotoğraf aygıtları sanayi, vb.
Kimya sanayi de ekonomide önemli bir yer tutar: Gübre, boya, sentetik kauçuk yapımı, sentetik iplik, plastik madde üretimi. Besin sanayi, tarım ve balık ürünlerini işler. Porselen ve kağıt sanayi de gelişmiştir: Sanayi tesislerinin çoğunluğu güneyde Tokyo Kitakiyuşiyu şeridi üzerindedir. Bu şerit üzerindeki Tokyo, Osaka ve Nagoya kentleri sanayi üretiminin yandan fazlasını sağlar.
Tarih. Japonya’nın belgelere dayalı tarihi İS. 7. yüzyılda başlar. Bu yüzyıldan 19. yüzyıla kadar imparator ve derebeylerin temsilcisi olan Şogunlar tarafından yönetilen ülke uzun süre başka ülkelerle her türlü ilişkiden kaçındı.
İmparator Mutsu Hito 15. yüzyılın sonlarına doğru feodal düzene son vererek devlet merkezini Kyoto’dan Tokyo’ya taşıdı. 1889’de bir anayasa yapıldı. Batı ile ilişki kuruldu, dışa açılan ülkede güçlü bir sanayi ve güçlü bir ordu oluşturuldu. Nüfus artışının ve doğal kaynak kıtlığının sonucunda Japonya yayılma siyasetine yöneldi. 1905’te Sahalin Adası’nın yarısını Rusların elinden aldı. 1910’da Kore’yi kendine bağladı. 1932’de Çin’e saldırarak Mançurya’yı ve Çin’in bir bölümünü ele geçirdi.
İkinci Dünya Savaşı’nda faşist devletlerle (Almanya, İtalya) işbirliğine yönelen Japonya, 1941 yılında Pearl Harbour’daki Amerikan Donanması’na saldırarak Amerika’ya savaş açtı. Daha sonra Hindistan’a ve Avustralya’ya kadar tüm Güney Asya ülkelerini ele geçirmeye başladı. Birleşik Amerika ve İngiltere’nin işbirliği sonucunda gerileyen Japonya, Hiroşima ile Nagazaki kentlerine atom bombası atılmasından sonra kayıtsız şartsız teslim olmak zorunda kaldı (1945).
Ülke yedi yıl Amerikan işgalinde kaldıktan sonra 1952’de yeniden bağımsızlığına kavuştu. İmparatorun yetkileri kısıtlandı, yapılan yeni anayasa (1946) ile Batı tipi parlamenter demokrasi sistemi benimsendi. O zamandan bu yana devlet liberal demokrat hükümetler tarafından yönetilmektedir. Bu hükümetlerin 1960’tan sonraki başbakanları ve iktidar süreleri şöyledir: İkeda Hayato (1960-1964), Sato Eisaku (1964-1972), Tanaka Kakuei (1972-1974), Miki Takeo (1972-2976), Fukuda Takeo (1976-1978) Ohira Masayoşi (1978-1980) ve Suzuki Zenko (1980).
Birleşik Amerika ile her alanda sıkı bir işbirliği içinde olan Japonya, Amerika’nın Uzakdoğu politikasına paralel olarak son yıllarda Çin’le ilişkilerini düzeltmiştir. Yalnız İkinci Dünya Savaşı’nda Sahalin Adası’nın Japonya’ya ait bölümünü SSCB’nin alması yüzünden bu devletle barış antlaşması imzalanamamıştır. Ayrıca 1975’te SSCB'nin Kuril Adaları’nı işgal etmesi iki ülke arasında ilişkileri daha da gerginleşmiştir.