İRAN güneybatı Asya’da devlet. Yüzölçümü 1.648.000 km2. Nüfus 81,16 milyon, Başkent Tahran. Doğal ortam. İran, dağlarla çevrili yüksek bir yayla görünümündedir. Kuzeyde, Hazar Denizi’nin güneyinde Elburz Dağları yükselir. Horasana kadar uzayan bu dağlar üzerinde en yüksek doruk Demavend tepesidir (5.604 m.). Güneybatıda Zagros Dağları İran’ı Irak topraklarından ayırır. Doğuda ve güneydoğuda Belucistan Dağları ve yüksek platosu yer alır.
İran’ın kuzey ve doğu kesiminde iki büyük çöl vardır: Kuzeyde Kebir Çölü, doğuda Lut Çölü. Oldukça geniş alanları kaplayan bu çöllerde kumulların yüksekliği bazen 200 metreyi bulur. Ülkede iklim kurak ve sıcaklık farkları fazladır. Yalnız kıyılarda ılıman iklim görülür. Kışlar, özellikle iç kesimlerde çok soğuk geçer. Yağışlar yüksek dağlar dışında az görülür (300 mm.’den aşağı). Bu nedenle İran’da ormanlık alanlar azdır. Ormanlar ancak dağların yüksek kesimlerinde bulunur. En yaygın bitki örtüsü bozkırlardır.
Nüfus. Doğal ortamın elverişsizliği nedeniyle İran’da nüfus yoğunluğu azdır (km.2 başına 22 kişi). Nüfusun çoğunluğu dağlar arasındaki vadilerde, dağ eteklerindeki sulak yerlerde ve deniz kıyılarında yerleşmiştir. Halkın yüzde 63’ü İranlı, yüzde 25’i Türk, geri kalanı Kürt, Ermeni ve Arap kökenlidir. Kentleşme oranı yüzde 44 dolayındadır. Petrol gelirinin arttığı son yıllarda kırsal kesimden kentlere hızlı bir göç olmuş, kentlerin nüfusu büyük ölçüde artmıstır.
Ekonomi. Yüksek petrol gelirine karşın İran günümüzde bir tarım ülkesidir. Dağ eteklerinde sulu tarım yapılır. Meyve ve sebze bahçelerinin sulanmasında kuyulardan ve salma sulardan yararlanılır. Bozkırların bazı yerlerinde tahıl tarımı yapılırsa da çoğu yerlerinde koyun sürüleri beslenir. İklimin nemli ve yumuşak olduğu İran Körfezi ve Hazar Denizi kıyılarında sulamadan da yagarlanılarak pirinç, pamuk, şeker kamışı, turunçgiller ve üzüm yetiştirilir. Bütün bunlara karşın tarımdan elde edilen gelir düşüktür.
İran’da sanayi küçük işletmeler halindedir. İsfahan ve Şiraz bugün de halı ve ipek işleriyle ünlüdür. Ülkede sanayi yeni gelişmektedir; Dokuma sanayi (pamuklu, yünlü), besin sanayi (şeker, yağ). Son yıllarda petrolden başka yeraltı zenginlikleri de bulunmuş ve işletilmeye başlanmıştır (tuz, krom, bakır). Sanayinin gelişmesi için gerekli alt yatırımlar (ulaştırma, enerji) yetsrsizdir. Ülke ekonomisinin büyük bir bölümü petrole dayalıdır. Başlıca petrol alanları Zagros Dağları’nın güney etekleri, İran Körfezi kıyıları ve iç bölgeleridir. Petrol geçmişte yabancı petrol şirketlerince bulunup işletiliyordu. Bugün ise bütün petrol kuyuları ve işletmeleri İran Ulusal Petrol Kurumu’nun elindedir.
Tarih. İran’da ilkçağda Hazar Denizi’nin güneyinde Medler, İran Körfezi’nin kuzeyinde de Persler yaşıyordu. Önce ülke üzerinde Medler egemenlik kurdular. Med Kralı Kiyaksar İÖ 612 yılında Asur Krallığı’nı yıkarak Yukarı Mezopotamya’yı ele geçirdi ve merkezi Ekbatan olan büyük bir imparatorluk kurdu.
İÖ 550’de egemenlik Medlerden Perslere geçti. Pers imparatorluğu L Darius zamanında (İÖ 522 - 486) en görkemli dönemini yaşadı. Persler Anadolu’yu. Mezopotamya’nın tamamını, Mısır'ı ele geçirdikleri gibi Boğazlardan geçerek Balkanlar’a bile uzandılar.
İskitler ve Yunanlılarla savaştılar. Ön Asya’daki İran egemenliği Büyük İskenderin ortaya çıkışına kadar sürdü. İskender İÖ 331’de İran Ordusunu yenerek bütün İran’ı ele geçirdi. İskender’in ölümünden sonra (İÖ 323) İran, Selefkilerin payına düştü. Ancak yabancı olan Selefkilerin doğudan batıya doğru uzanan bu geniş imparatorluğu elde tutmaları zordu. Önce Partlar ayaklandılar ve İran’ın büyük bir bölümünü Seleftilerden geri aldılar (İÖ 250). Beş yüzyıl süren Partlar döneminde İran taht kavgalarıyla çalkalandı ve Roma İmparatorluğu ile savaştı.
İS 226’da eski hükümdar ailesinden 1. Ardeşir ayaklanarak tahtı ele geçirdi ve böylece İran’da Sasaniler dönemi başlamış oldu. Dört yüzyıl süren Sasani Devleti gelişip genişlemekte olan İslam Arap orduları karşısında yenilgiye uğradı (Kadisiye Savaşı, İS 637; Nihavent Savaşı İS 642). Arapların gelişiyle İranlılar hem eski dinlerini (Zerdüşt Dini), hem bağımsızlıklarını kaybettiler. İslamlık bir daha yok olmamak üzere İran’a yerleşti. Ancak Arap egemenliği çok sürmedi. Sırayla Samanoğulları, Selçuklular, Moğollar, Timur imparatorluğu İran’a egemen oldular.
İran ancak 14. yüzyılda Safevilerle yeniden bağımsız bir devlet durumuna geldi. 18. yüzyılın sonlarına doğru Türk asıllı Kaçar Hanedanı iktidara geçti. 1925’te bu hanedanı deviren Rıza Şah Pehlevi, Türkiye ile yakın ilişkiler kurdu ve İran’ı modernleştirmeye girişti. Ancak güttüğü Alman yanlısı politika nedeniyle İkinci Dünya Savaşı sırasında 1941’de İngiltere ve Sovyetler Birliği’nin ortak müdahalesi ile tahttan indirildi, yerine oğlu Muhammed Rıza Pehlevi tahta çıkarıldı.
Kırk yıla yakın bir süre İran’ı yöneten Rıza Şah batı ile iyi ilişkiler kurdu. Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere Batılı devletlerle sıkı işbirliği yaptı; bazı reformlara girişti. Yakındoğu’nun en güçlü ordusunu kurmak için silahlanmaya ağırlık verdi. Bu arada içerdeki muhalefeti sindirmek için sıkı bir baskı rejimi uygulamaktan geri kalmadı. Bu yüzden birkaç kez suikasta uğradı, ancak kurtuldu: Fakat sonunda Ayetullah Humeyni’nin liderliğindeki aşırı dinci muhalefet ile ilerici güçlerin baskısı karşısında İran’dan ayrılmak zorunda kaldı (1979).
İran’da bir “İslam Cumhuriyeti” ilan edildi. Ancak çok geçmeden Humeyni liderliğindeki dinci yönetimle ilerici demokratik güçlerin arası açıldı. Kanlı şah dönemini andıran, her gün birçok kişinin idam edildiği yeni bir kanlı dönem başladı. Şah'ı deviren devrimci güçler birbirini kırmaya girişti. Demokratik İslamcı lider, Cumhurbaşkanı Ebül Hasan Beni Sadr baştan uzaklaştın1dı. Bern Sadr gizlice ülkeden kaçmak zorunda kaldı (1980).
Bu arada devrimin ilk günlerinde rehin alınarak devrim muhafızlarının elinde tutulan Amerika Birleşik Devletleri’nin İran’daki elçilik mensuplarının durumu İran’la Amerika’nın arasını iyice açtı. Amerikan aleyhtarlığı İran’da doruk noktasına ulaştı. Birleşik Amerika, ülkesindeki tüm İran mallarına ve bankalardaki İran paralarına el koydu.
Sovyetler Birliği’nin Afganistan’a müdahalesi de İran ile Sovyetler’in ilişkisini bozdu. Böylece İran’ın yalnız kalmasından yararlanan Irak, Şah döneminde İran Kürtlere yardım etmesin diye ödün vererek yaptığı Şattülarap sularıyla ilgili anlaşmayı tek yanlı olarak bozdu, İran bunu reddedince de İran’a saldırdı. 1981 yılı sona ererken İran - Irak Savaşı ve içerde iktidar çekişmesi sürüyordu. iktidarın idam ettiği ilericilere karşılık muhalefet de yöneticilere karşı korkunç suikastlar düzenlemekten geri kalmıyordu (İkinci Cumhurbaşkanı Ali Recai ile pek çok parlamenter ve yöneticinin bombalı suikastla öldürülmesi).
İran’ın kuzey ve doğu kesiminde iki büyük çöl vardır: Kuzeyde Kebir Çölü, doğuda Lut Çölü. Oldukça geniş alanları kaplayan bu çöllerde kumulların yüksekliği bazen 200 metreyi bulur. Ülkede iklim kurak ve sıcaklık farkları fazladır. Yalnız kıyılarda ılıman iklim görülür. Kışlar, özellikle iç kesimlerde çok soğuk geçer. Yağışlar yüksek dağlar dışında az görülür (300 mm.’den aşağı). Bu nedenle İran’da ormanlık alanlar azdır. Ormanlar ancak dağların yüksek kesimlerinde bulunur. En yaygın bitki örtüsü bozkırlardır.
Nüfus. Doğal ortamın elverişsizliği nedeniyle İran’da nüfus yoğunluğu azdır (km.2 başına 22 kişi). Nüfusun çoğunluğu dağlar arasındaki vadilerde, dağ eteklerindeki sulak yerlerde ve deniz kıyılarında yerleşmiştir. Halkın yüzde 63’ü İranlı, yüzde 25’i Türk, geri kalanı Kürt, Ermeni ve Arap kökenlidir. Kentleşme oranı yüzde 44 dolayındadır. Petrol gelirinin arttığı son yıllarda kırsal kesimden kentlere hızlı bir göç olmuş, kentlerin nüfusu büyük ölçüde artmıstır.
Ekonomi. Yüksek petrol gelirine karşın İran günümüzde bir tarım ülkesidir. Dağ eteklerinde sulu tarım yapılır. Meyve ve sebze bahçelerinin sulanmasında kuyulardan ve salma sulardan yararlanılır. Bozkırların bazı yerlerinde tahıl tarımı yapılırsa da çoğu yerlerinde koyun sürüleri beslenir. İklimin nemli ve yumuşak olduğu İran Körfezi ve Hazar Denizi kıyılarında sulamadan da yagarlanılarak pirinç, pamuk, şeker kamışı, turunçgiller ve üzüm yetiştirilir. Bütün bunlara karşın tarımdan elde edilen gelir düşüktür.
İran’da sanayi küçük işletmeler halindedir. İsfahan ve Şiraz bugün de halı ve ipek işleriyle ünlüdür. Ülkede sanayi yeni gelişmektedir; Dokuma sanayi (pamuklu, yünlü), besin sanayi (şeker, yağ). Son yıllarda petrolden başka yeraltı zenginlikleri de bulunmuş ve işletilmeye başlanmıştır (tuz, krom, bakır). Sanayinin gelişmesi için gerekli alt yatırımlar (ulaştırma, enerji) yetsrsizdir. Ülke ekonomisinin büyük bir bölümü petrole dayalıdır. Başlıca petrol alanları Zagros Dağları’nın güney etekleri, İran Körfezi kıyıları ve iç bölgeleridir. Petrol geçmişte yabancı petrol şirketlerince bulunup işletiliyordu. Bugün ise bütün petrol kuyuları ve işletmeleri İran Ulusal Petrol Kurumu’nun elindedir.
Tarih. İran’da ilkçağda Hazar Denizi’nin güneyinde Medler, İran Körfezi’nin kuzeyinde de Persler yaşıyordu. Önce ülke üzerinde Medler egemenlik kurdular. Med Kralı Kiyaksar İÖ 612 yılında Asur Krallığı’nı yıkarak Yukarı Mezopotamya’yı ele geçirdi ve merkezi Ekbatan olan büyük bir imparatorluk kurdu.
İÖ 550’de egemenlik Medlerden Perslere geçti. Pers imparatorluğu L Darius zamanında (İÖ 522 - 486) en görkemli dönemini yaşadı. Persler Anadolu’yu. Mezopotamya’nın tamamını, Mısır'ı ele geçirdikleri gibi Boğazlardan geçerek Balkanlar’a bile uzandılar.
İskitler ve Yunanlılarla savaştılar. Ön Asya’daki İran egemenliği Büyük İskenderin ortaya çıkışına kadar sürdü. İskender İÖ 331’de İran Ordusunu yenerek bütün İran’ı ele geçirdi. İskender’in ölümünden sonra (İÖ 323) İran, Selefkilerin payına düştü. Ancak yabancı olan Selefkilerin doğudan batıya doğru uzanan bu geniş imparatorluğu elde tutmaları zordu. Önce Partlar ayaklandılar ve İran’ın büyük bir bölümünü Seleftilerden geri aldılar (İÖ 250). Beş yüzyıl süren Partlar döneminde İran taht kavgalarıyla çalkalandı ve Roma İmparatorluğu ile savaştı.
İS 226’da eski hükümdar ailesinden 1. Ardeşir ayaklanarak tahtı ele geçirdi ve böylece İran’da Sasaniler dönemi başlamış oldu. Dört yüzyıl süren Sasani Devleti gelişip genişlemekte olan İslam Arap orduları karşısında yenilgiye uğradı (Kadisiye Savaşı, İS 637; Nihavent Savaşı İS 642). Arapların gelişiyle İranlılar hem eski dinlerini (Zerdüşt Dini), hem bağımsızlıklarını kaybettiler. İslamlık bir daha yok olmamak üzere İran’a yerleşti. Ancak Arap egemenliği çok sürmedi. Sırayla Samanoğulları, Selçuklular, Moğollar, Timur imparatorluğu İran’a egemen oldular.
İran ancak 14. yüzyılda Safevilerle yeniden bağımsız bir devlet durumuna geldi. 18. yüzyılın sonlarına doğru Türk asıllı Kaçar Hanedanı iktidara geçti. 1925’te bu hanedanı deviren Rıza Şah Pehlevi, Türkiye ile yakın ilişkiler kurdu ve İran’ı modernleştirmeye girişti. Ancak güttüğü Alman yanlısı politika nedeniyle İkinci Dünya Savaşı sırasında 1941’de İngiltere ve Sovyetler Birliği’nin ortak müdahalesi ile tahttan indirildi, yerine oğlu Muhammed Rıza Pehlevi tahta çıkarıldı.
Kırk yıla yakın bir süre İran’ı yöneten Rıza Şah batı ile iyi ilişkiler kurdu. Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere Batılı devletlerle sıkı işbirliği yaptı; bazı reformlara girişti. Yakındoğu’nun en güçlü ordusunu kurmak için silahlanmaya ağırlık verdi. Bu arada içerdeki muhalefeti sindirmek için sıkı bir baskı rejimi uygulamaktan geri kalmadı. Bu yüzden birkaç kez suikasta uğradı, ancak kurtuldu: Fakat sonunda Ayetullah Humeyni’nin liderliğindeki aşırı dinci muhalefet ile ilerici güçlerin baskısı karşısında İran’dan ayrılmak zorunda kaldı (1979).
İran’da bir “İslam Cumhuriyeti” ilan edildi. Ancak çok geçmeden Humeyni liderliğindeki dinci yönetimle ilerici demokratik güçlerin arası açıldı. Kanlı şah dönemini andıran, her gün birçok kişinin idam edildiği yeni bir kanlı dönem başladı. Şah'ı deviren devrimci güçler birbirini kırmaya girişti. Demokratik İslamcı lider, Cumhurbaşkanı Ebül Hasan Beni Sadr baştan uzaklaştın1dı. Bern Sadr gizlice ülkeden kaçmak zorunda kaldı (1980).
Bu arada devrimin ilk günlerinde rehin alınarak devrim muhafızlarının elinde tutulan Amerika Birleşik Devletleri’nin İran’daki elçilik mensuplarının durumu İran’la Amerika’nın arasını iyice açtı. Amerikan aleyhtarlığı İran’da doruk noktasına ulaştı. Birleşik Amerika, ülkesindeki tüm İran mallarına ve bankalardaki İran paralarına el koydu.
Sovyetler Birliği’nin Afganistan’a müdahalesi de İran ile Sovyetler’in ilişkisini bozdu. Böylece İran’ın yalnız kalmasından yararlanan Irak, Şah döneminde İran Kürtlere yardım etmesin diye ödün vererek yaptığı Şattülarap sularıyla ilgili anlaşmayı tek yanlı olarak bozdu, İran bunu reddedince de İran’a saldırdı. 1981 yılı sona ererken İran - Irak Savaşı ve içerde iktidar çekişmesi sürüyordu. iktidarın idam ettiği ilericilere karşılık muhalefet de yöneticilere karşı korkunç suikastlar düzenlemekten geri kalmıyordu (İkinci Cumhurbaşkanı Ali Recai ile pek çok parlamenter ve yöneticinin bombalı suikastla öldürülmesi).