Birlikte Bulunan Engeller ve Psikiyatrik Bozukluklar

Zeka geriliği olan bir kişi ayrıca bir veya birden fazla fiziksel veya ruhsal bozukluk gösterirse buna “çoğul engellilik” denir. Çoğul engellilik eğitimsel, toplumsal ve iş uyumunda önemli etkiler yapar.

1. Fiziksel engeller:

a. Görme bozukluları: Zeka geriliği olanların %10 kadarında görme bozuklukları vardır. Bu oran ileri zeka geriliği olanlarda %15’e kadar artmaktadır.

b. İşitme kaybı: Zeka geriliği olan nüfusta yapılan araştırmalar %10-15 oranında işitme sorunlarının olduğunu bildirmektedir. İleri derecede zeka geriliği olanların %80’inde, ağır zeka geriliği olanların %51’inde odiyometrik incelemelerin yapılamadığı belirtilmektedir. Evok yanıtların kullanılması ile zeka geriliği olanların işitmesi hakkında daha sağlıklı bilgiler elde edilebilir.

c. Konuşma ve dil sorunları: Zeka geriliği olanlarda çeşitli derecelerdeki konuşma bozuklukları %50 kadardır. Bu oran işitme güçlüğü olanlardan 3-4 kat daha fazladır. Gecikmiş veya bozuk konuşma %44, kekemelik %5 kadar bulunur. Sözel iletişimi olmayanlar da %30 gibi yüksek orandadır. Zeka geriliği olan çocuklarda dil gelişimi iki yönden ele alınabilir: Niceliksel görüşe göre, zeka geriliği olan çocuklarda bilişsel olarak normal gelişen çocuklardaki gibi bir gelişim olmakla birlikte gecikme söz konusudur.
Niteliksel görüşe göre ise, bu çocuklardaki dil gelişmesi yalnız yavaş değil, aykırı bir gidiş göstermektedir. Dil, iletişimi sağlayan kurallar bütünüdür. Dilbilgisi ses işaretleri (fonoloji) kurallarını, söz dizimi (sentaks) kurallarını, anlambilim (semantik) kurallarını ve konuşmada bağlantı (pragmatik) kurallarını içerir. Zeka geriliği olan çocuklar normal çocuklara göre, özellikle söylem (artikulasyon) bozuklukları gösterirler. sendrom.html' class="kelime">Down sendromlu çocuklarda diğer etiyolojik gruplara göre daha sık söylem, ses ve düzün (ritim) bozuklukları vardır. Zeka gerisi olan çocuklar normallere göre daha kısa ve daha az karmaşık tümceler kurarlar. Bundan dolayı bu çocuklar iletişimde yeteri kadar açık olamazlar. Zeka geriliği olan çocuklar soyut ifade etme güçlüğü gösterdiklerinden daha fazla somut terimler kullanırlar. Ancak bir çok çocukta soyut kavramlar yaş ile artar. Zeka geriliği olan çocuklar normallerden daha az yüklem, daha çok isim kullanırlar. Eğitilebilir düzeyde zeka geriliği olan çocuklar normal çocuklar gibi dinleyicilere uygun iletiler verebilirler. Bu çocuklarda konuşmadaki bağlantı en az eksiklik gösteren alandır.

d. Epilepsi: Zeka geriliği olanlarda epilepsinin epidemiyolojisi ile ilgili bilgiler kısıtlıdır. Bunun bir nedeni sözel iletişimi olmayan ağır ve ileri derecede zeka geriliği olanlarda epileptik nöbetleri epileptik olmayan davranışlardan ayırmadaki güçlük, bir diğer nedeni de kendini yaralama, dönemsel saldırganlık, sakarlık ve aşırı tepkisel davranışların epileptik durum ile karışmasıdır. Bu güçlüğe karşın, zeka geriliği olanlarda olmayanlara göre daha sık ve ileri derecede epileptik nöbetlerin olduğu da gösterilmiştir. Kurumlarda bakılanların %31’inde, kurum dışında yaşayanların %15-18’inde epileptik nöbet öyküsünün olduğu saptanmıştır. Zeka bölümü azaldıkça epilepsi riski de artar. Örneğin, normal nüfusta %0.7 olan epilepsi görülme sıklığı hafif derece zeka geriliği olanlarda %3-6, zeka bölümü 35-49 arasında olanlarda %23 ve zeka bölümü 20 nin altında olanlarda ise %50 oranındadır.

e. Serebral palsi: Serebral palsi ile zeka geriliği çoğunlukla birlikte görülür. Serebral palsili çocukların büyük kısmında ağır ve ileri derece zeka geriliği de bulunur. Serebral palsili olanlarda zeka geriliği oranı %37’den %71’e kadar değişiklikler göstermektedir. Çeşitli araştırmaların bir ortalamasından söz edilecek olursa serebral palsili insanların %45’inde aynı zamanda zeka geriliği de vardır.

2. Ruhsal engeller:
Zeka geriliği, uyum sorunu olan bu kişilerin sorunlarıyla başa çıkma yeteneğini azalttığından ruhsal bozuklukların riskinde bir artışa neden olmaktadır. Zeka geriliği olanlarda ruhsal bozuklukların gerçek dağılımı iyi bilinmemekle birlikte %27’den %71’a kadar değişim gösterdiği belirtilmektedir. Belki de bunun nedeni, bu hastalardaki ruhsal bozuklukların tanınmasındaki güçlüktür. Zeka geriliği olanlar toplumun isteklerini yerine getirmede zorlanırlar. Duygusal çatışmaları çözmek için bilişsel yetenekleri azdır ve yargılamaları bozuktur.

Toplum sorgulaması yöntemi ile yapılan araştırmalar, zeka geriliği olan çocukların %20-35’inde bazı ruhsal bozukluların olduğunu ortaya koymuştur. Ruhsal bozukluklar ile yapısal beyin hasarı ve epilepsi arasında anlamlı ilişkilerin olduğu gösterilmiştir. Zeka bölümleri normal olan, fakat yapısal beyin hasarı olmayıp yalnız epilepsileri olan çocuklarda ruhsal bozukluk sıklığı %28.6; epilepsisi olmayan fakat yapısal beyin hasarı olanlarda %37.5; her ikisi de bulunan çocuklarda %58.3’tür. Bu bulgular, yapısal beyin hasarı ve epilepsinin ruhsal bozukluk meydana getirmede birikerek artan bir etki yaptığını göstermektedir.

a. Psikotik bozukluklar: Birçok yazar, psikozlara, zeka geriliği olanların normallerden daha yatkın olduğunda birleşirler. Zeka geriliği olanlarda psikozların görülme sıklığı %3-12 kadardır. Şizofreni, zeka geriliği olanlarda en sık rastlanan psikozdur. Paranoid bozuklukların da az görüldüğü bildirilmektedir. Zeka geriliğinde tek kutuplu depresyonun seyrek görüldüğü ile ilgili genel bir kanı vardır. Yazında iki kutuplu duygulanım bozukluklarının bunlardan daha fazla görüldüğü yer almaktadır.

Hafif derecede zeka geriliği olan ve sözel iletişimi iyi olan bireylerde şizofreni tanısı konulması, zeka geriliği olmayanlardan farklı değildir. Fakat ileri derecede zeka geriliği olanlarda tanı koymak zordur. Belirtilerin zeka geriliğine mi, yoksa psikoz belirtisine mi ait olduğunu belirlemek güçtür. Belirgin dezorganize davranışlar ve negatif belirtiler var ise, premorbidden belirgin farklılık gözleniyorsa başka türlü adlandırılamayan (BTA) psikotik bozukluk tanısı konabilir. Hayali arkadaş ile konuşmalar işitsel sanılar ile karıştırılmamalıdır.

b. Nevrotik bozukluklar: Zeka geriliği olanlarda nevrotik bozuklukların görülme sıklığı %4-6 kadardır. Bu oran genel nüfustaki orandan daha fazladır. Hafif ve orta derecede zeka geriliğinde konversiyon bozukluğu en sık görülendir. Diğerleri anksiyete tepkileri, obsesif-kompulsif ve fobik bozukluklardır. Distimik bozukluk da normallerden daha fazla görülür. Çeşitli düzeylerde zeka geriliği olan 110 kişi üzerinde yapılmış olan bir çalışmada ise anksiyete bozukluklarının şizofreni, depresyon, kişilik bozuklukları, uyum bozuklukları ve organik beyin sendromundan daha az görüldüğü bulunmuştur.

c. Kişilik bozuklukları: Yazında, zeka geriliği olanlardaki antisosyal, pasif-agresif ve bağımlı kişilik bozukluklarından çok az söz edilmektedir. Az sayıdaki bu araştırmalarda kişilik bozukluklarının %25 gibi yüksek bir oranda olduğu bildirilir. Suçlular arasında yapılan çeşitli araştırmalarda ise zeka geriliği oranı %0.5 ile %55 arasında bulunmuştur. Zeka geriliği olanların en fazla işledikleri suçlar homosid ve cinsel suçlardır. Ancak, bu insanların daha çok sosyoekonomik düzeyi düşük kesimden geldiği ve hapishanelere orantısız bir şekilde dağıldığı düşünülmektedir.

Zeka geriliği olanlarda intihar sıklığı hakkında yeterli bilgiler yoktur. Bu insanların alkol ve madde kötüye kullanımı hakkında da az şeyler bilinmektedir.

Zeka geriliği olanlar arasında yaşam olaylarına bağlı olarak kendine yönelik zararlı davranışlar (self-mutilasyon), kişiye ve mala yönelik fiziksel saldırılar diğer ruhsal bozukluğu olanlara göre anlamlı düzeyde farklı bulunmuştur. Ağır ve ileri derece zeka geriliği olan 251 deneklik bir grupta kendini yaralama davranışı %36, saldırganlık %30, ajitasyon %13, hiperaktivite %10 ve diğer davranış bozuklukları %47 olarak saptanmıştır.

d. Çocukluğun psikiyatrik bozuklukları: Yaygın gelişimsel bozukluğu olan çocukların çoğu aynı zaman da zeka geriliğine sahiptir. Otistik bozukluğu olan çocukların %75’i zeka geriliği kriterlerini karşılar. Otistik bozuklukta karşılıklı sosyal etkileşimde ve sözel-sözel olmayan sosyal iletişimde önemli derecede bir bozulma vardır. Buna karşın zeka geriliği olan çocukların karşılıklı sosyal etkileşimlerinde önemli bir bozulma yoktur, sosyal iletişime girerler, gelişim düzeylerine uygun olarak sözel veya sözel olmayan (göz teması, jestler gibi) iletişim kurarlar. Ancak ileri derecede zeka geriliği olanlar; yetersiz dil becerilerinin olması, kendini uyarıcı davranışlarının olması ve sosyal becerilerinde önemli derecede bozulma nedeniyle yanlışlıkla yaygın gelişimsel bozukluk tanısı alabilirler. Bu şartlarda yanlış pozitifliği azaltmak amacıyla DSM-IV kriterleri modifiye edilmiştir. Gelişim düzeyini düşünerek, sosyal becerilerde anlamlı derecede bozulma olmayan bireylerde YGB tanısı konulmaktan kaçınılmalıdır.

Zeka geriliği olan bireylerde, dikkat eksikliği ve aşırı hareketlilik psikiyatriye müracaatın sık nedenleri arasındadır. Bu populasyonda dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) nun yaygınlığı normal populasyona benzer olup, tahminen %4-11 arasındadır. DEHB formal tanısı DSM-IV kriterlerini tam karşılıyorsa konmamalıdır. DEHB tanısı birçok bilgi vericiden alınan gözlenebilen davranışa dayanır. DEHB ilaç yan etkisinden veya okulda çocuktan beklentinin yüksek olması gibi duruma özgün dikkatsizlikten ayırt edilmelidir. Çocuğun kurallara uymaması, sosyal kuralları anlama ve karşıt iletişim geliştirme becerilerindeki yetersizlikle ilişkili olabilir.

Hafif derecede zeka geriliği olan çocuk ve ergenlerde davranım bozukluğu yaygınlığı %33 olarak bildirilmiştir. Zeka geriliği olan bireyler sıklıkla uyumsuzluk ve bakım verenin yönergelerine uymama nedeniyle getirilirler. Davranım bozukluğu ve karşıt olma bozukluğu kişinin şartlarına, sosyal kuralları anlama yetisine ve karşıt iletişim becerilerine göre değerlendirilmelidir.

Zeka geriliği olan çocuklar arasında stereotipik davranışlara, kendine zarar verici davranışlara ve pika gibi yeme bozukluklarına da sık rastlanır.